Askeri yazmak istemiyorum…

Aslında “yazacak” konu sıkıntısı çekmiyorum. Sadece İzmir’de yayımlanan bir gazetenin köşe yazarı olarak “önce İzmir” demeye çalışıyorum…


Yoksa örneğin Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un son basın toplantısında söylediklerini en az on gün yazabilirim… Başbuğ’un konuşmasına gözü kapalı imza atarım ama Genelkurmay’ın ve genelde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Türkiye sathındaki “basınla ilişkilerinden” hiç ama hiç hoşlanmadığımı da yazabilirim. Askeri çevrelerin “basınla ilişkiler” adına “bile bile lades” irtibatının “önce” askere zarar verdiğini de yazabilirim. Özellikle şu “malum soruşturmaların” etkisiyle “milletle inadına kol kola” olması gereken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin son dönemde gözle görülür bir şekilde ilişkilerini “tuhaf” bir şekilde sınırlandırdığını da yazabilirim.Demokrasi adına “düşmanlığı” tescillenmiş “çevrelerlerle de” ilişki kurmaya çalışmanın bir süre sonra TSK’nın o binlerce yıllık ciddiyetine “gölge” düşürebileceğini de yazabilirim. “Akreditasyonda eşitlik” adı altında her cins ve cibilliyette ve nereden “gazeteci” olduğu belli olmayan “tiplerin” hücumuna kapı açmanın da “demokrasiyle” ilgili olmadığını da yazabilirim.


Son bir yılı aşkın süredir Türkiye’nin “ana gündemini” oluşturulan konuların sanki “Kurtlar Vadisi senaristlerine” hizmet gibi algılanabileceği bir ortamda Genelkurmay Başkanı’nın iki saatlik konuşmasını “herkesin” kendi işine geldiği gibi yorumlaması ve yansıtması söyler misiniz “ulusal söyleme” ve “anlayışa” hatta “ulusal müştereklere” nasıl katkı sağlar?“Malum soruşturmalarda” alabildiğine “özgür” yazabilenler kim, yazamayanlar kim?
Genelkurmay Başkanı’nın söylediklerindeki “satır aralarının” muhatapları kim?Kendine artık “medya” diyen “basın”, gerçekten “özeleştiri” yapabilir mi?Medyalaşan “basının” ahlaki, milli ve evrensel bakış açısını oluşturan değerler “Anadolu” çıkışlı mı yoksa…
Neyse ben askerle ilgili yazmak istemiyorum artık…



İzmir’in okullarına dair kaygılar!

Bir süredir sanki “özel” olarak İzmir’in okulları ile “ben yaparım olur” mantığıyla “uğraşıyor” sanki Milli Eğitim Bakanlığı…
Okulların müdürleriyle “oynanıyor”…
Okulların isimleriyle “uğraşılıyor”…
Okulların kadrolarına “takılıyor”…
Eğitim örgütlerinin İzmir teşkilatlarının söylemlerine kulak verilmiyor…
Veli örgütlerinin beklentileri önemsenmiyor…
Öğrencilerin örneğin “facebook’taki” haykırışlarına dikkat çekilmiyor…
Garip ama İzmir’deki bu sadece bir kısmını “duyabildiğimiz” eğitim konularında İzmir’in Milli Eğitim Müdürlüğü de sessizliği “resmi anlayış” kabul ediyor…
Ve tüm bu olanlar, bitenler, söylentiler hep “demokratik bakış açısının” yeşereceği okullarda yaşanıyor…


Son duyduğumu söyleyim mi size?
İzmir’in “tarihsel” niteliği olan Atatürk, Namık Kemal, Kız Lisesi gibi okullarının “satılması” konuşuluyor. Hatta öyle ki, İstanbul’da tepki çeken bazı uygulamaların, İzmir’de sessizce sürdürüldüğünü, bu tarihsel okulların “satış söylentilerinin” İzmir Kalkınma Ajansı, bazı işadamları ve “özelikle” bir iktidar vekilinin “ilgi alanında” cereyan ettiği de duyup “tam” yamadığım söylentilerden… Acaba Sayın Vali’nin de katıldığı “Suudi Arabistan” gezisinde bazı “Arabî işadamlarıyla da” İzmir için ve tarihi okullar için “görüşmeler” yapıldı mı yapılacak mı? Kalkınma ajansı neden Arabistan’a gitti bilmiyorum!


Motor Meslek Lisesi’nin “marka” olmuş adını değiştiriyorlar…
Şimdi de Buca’nın merkezdeki tek “normal” lisesi olan “Buca Lisesi’ni” tamamen “ben yaparım olur” anlayışıyla “Buca Fen Lisesi” haline getiriyorlar.
Ne Bucalı’nın düşüncesinin önemi var ne de Buca Lisesi öğrencilerin ve velilerinin…
“Fen Liseli” fikri tabii ki pek önemli! Lakin aklımı kurcalayan bazı “kadro” uğraşılarına damgasını vuran “Fen” sözcüğünün ilk harfiyle alakalı örgütlenme…
Buca’da “Fen Lisesi” ihtiyacı var mı, bilmiyoruz!


Buca’da “başka yer mi kalmadı da” Cumhuriyet’le özdeşleşmiş bir okulun “genleriyle” uğraşılıyor bunu da bilmiyoruz! Çünkü “güya” demokrasiyi bir yaşam biçimi haline getirmeyi “hedefleyen” Devlet Okulları hep “ben ne edersem o olur” anlayışına mahkûm!
Balçova’da dört eğitimci ve dört müstahdemle kaderine terk edilen Maliye Meslek Lisesi gibi kaç bina var acaba “eğitime hizmet” edebilecek düzeyde ve bunlar ne olacak? Mesela orada burada “Sağlık Meslek Liseleri de” var mı kaderine terk edilmiş?
Bir aralar Karşıyaka Lisesi’nin adıyla “uğraşılmıştı” ama tepki karşısında vaz geçildi, şimdilerde “oldubittiyle” Karşıyaka Lisesi adının da “şak” diye değiştirileceği geliyor kulağıma…
Buca Lisesi, Atatürk Lisesi, Namık Kemal Lisesi, İzmir Kız Lisesi ve daha niceleri…
Ve güya “demokrasi” diyoruz…
Özellikle Milli Eğitim’de “olmayan” demokrasi, okullara “giremeyen” demokrasi söyler misiniz memlekette nasıl “yaşam biçimi” olacak?




Eski parlamenterler “oturmaktan” vazgeçti…

Parlamenterler Birliği ne iş yapar, ne eder diye hep düşünürdüm. Pek de “ilgi alanıma” girmezdi hiç biri. Oysa adı “Milli Egemenlik” olan bir binada bulunuyorlar ve ben haftanın bazen üç günü o binanın önünden geçiyorum.
Lakin Metin Öney “başkan” olduğunu öğrendiğimde heyecanlandığımı bu köşede yazmıştım. Boş oturmaktan hoşlanmayan bir insan olduğunu biliyorum Metin Öney’in ve parlamenterlikten sonra toplumdan izole yaşamadığını, aristokrat heveslere girmediğinin de tanığıyım tarih önünde.Tam da tahmin ettiğim gibi oldu.Önceki gün Ömer Bey’i ziyaret etmiş eski parlamenterler.


Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şube Başkanı ve eski İzmir Milletvekili Metin Öney, İzmirli gençleri siyasete ısındırmak için önümüzdeki aylarda ‘siyasetin temiz yüzü’ isimli bir projeyi uygulamaya koyacaklarını söylemiş.Muhteşem bir düşünce!Öney “Siyasetin sevimli yüzünü de göstermek istiyoruz. İyi bir binamız var. Bu binada gelecek gençlere vereceğimiz seminerlerle siyasetin temiz, güzel yüzünü göstereceğiz” demiş. Ve öyle bir söz etmiş ki Metin Bey, sözü sadece “eski parlamenterleri” kapsamıyor aslında.


Yetişmiş ve tecrübeli insanların bozuk para gibi çabuk harcandığını savunmuş.Nasıl katılmam bu düşünceye?


Ama örneğin kendine baksa Metin Bey, yaşadığı tecrübeleri aklına getirse “harcama nedenlerinin” hep “ortak” olduğunu görecek.İzmir’de basından politikaya “harcananların” harcanma nedenlerini en iyi bilenlerdendir Metin Öney. Umarım bunları “aynen” ve “eksiksiz” anlatır gençlere!Ne yaptım ben şimdi? Metin Bey’e “iyilik mi” yazdıklarım sanki!
SİT merakı…

İlginç… Ben sadece “merak” yazmıştım. Ne çok telefon aldım…
Elbette “bir şeyler” söylemeye çalışıyorum. Özellikle hem de…
Yahu İzmir’de yoksa “birinci derece SİT’ler” hep “işgal” altında da, ondan mı “herkes” başka bir “şey” anladı? Yoksa başta eski/yeni belediye başkanları bu SİT konusunda aslında “hassas” değiller de ben mi bilmiyorum? Yoksa bazıları “Allah, Peygamber, Kur’an, hak, hukuk, adalet, yardımlaşma, dayanışma, iyilikseverlik” falan derken “develeri” harbiden mi “hamuduyla” götürmüş de bize “rol” kesiyorlar?
Vay anam vay! Ben ne yaptım yine?
Ama demiştim… Kimse kimseyi küçümsemesin demiştim!
Başka şeylerde demiştim ama… Neyse…

0 yorum:

Visit the Site
Add to Technorati Favorites TOPlist
kurtlar vadisi haberleri,kurtlar vadisi pusu haberleri,kurtlar vadisi resimleri,kurtlar vadisi pusu resimleri,dizi kurtlar vadisi,kurlarvadisi pusu,kurtlar pusu,kurtlar vadisi,kurtlar vadisi bolum,kurtlar vadisi com,kurtlar vadisi fragman,kurtlar vadisi indir,kurtlar vadisi izle,kurtlar vadisi müzikleri,kurtlar vadisi pusu,kurtlar vadisi pusu bölümleri,kurtlar vadisi pusu fragman,kurtlar vadisi pusu izle,kurtlar vadisi pusu müzikleri,kurtlar vadisi video,kurtlar vadisi videoları,kurtlar vadisi yeni,kurtlar vadısı,kurtlarvadisi,kurtlarvadisi com,kurtlarvadisi pusu com,polat alemdar,vadisi pusu,www kurtlar vadisi,www kurtlarvadisi,www kurtlarvadisi com